1 Şubat 2012 Çarşamba

Dut Ağacı..

 Bu şarkıda bahsedilen çocukluğu az da olsa yaşayabilen sanırım son şanslı nesildenim. Bursa'nın en güzel mahallelerinden birinde, en güzel insanlarla büyüdüm. İnsanlığı, medeni olmayı, insana ve hayvana değer vermeyi orada öğrendim. Evlerin de bir ruhu olduğunu, o iki-üç katlı kagir yapıların her birinin ayrı bir dünya ve tarih olduğunu, hepsinin ne pahasına olursa olsun korunması gerektiğini orada öğrendim. Evlerin avlularındaki dut ağaçlarının o muhteşem güzelliğini.. ve daha neleri.. neleri..

 Bugün Barış Manço'nun ölüm yıl dönümü. Ruhu şad olsun. Bir fatiha okuyalım biz de.

 "İnsanın ana vatanı çocukluğudur."




bu sabah doğup büyüdüğüm mahallenin sokaklarında dolaştım 
çocukluğumu tekrar yaşamak istedim bu sabah ve bir an keşke bugün 
hiç olmasaymış diye düşündüm keşke dün, dün kalsaymış 

şu sağdaki iki katlı ev nezahat hanımlarındı galiba 
yok yok bu yekta beylerinki olmalıydı 
nezahat hanımlarınkinin yanı top oynadığımız boş arsaydı 
iyi ama nerde boş arsa ya bakla tarlası peki taş mektep 

nerdeler kimler götürdü kimler çaldı o güzelim anıları benden 
birden rıza amcayı gördüm yine o dut ağacının altında oturuyordu 
koştum ellerine sarıldım önce tanımadı sonra rıza amcanın 
sımsıcak ellerinde çocukluğumu yeniden yaşamaya başladım 

tam karşımızdaki evin üçüncü katında otururlardı 
ondört yaşında boyanmaya başladığından mahalleli 
sonunu iyi görmezdi doğrusu bu kız çok tango olmuş derlerdi 

evlenmiş iki sokak öteye taşınmışlar eskisi gibimi diye sordum 
eskisi gibiymiş biraz kilo almış o kadar olsun 
kim bilir kilolu olmak bile ne yakışmıştır ona zaten ne yakışmazdı ki 

rengini beğenmedim bugün rıza amca üstelik bayağı süzülmüşsün 
tabi gece hayatı içki sigara bakmıyorsunuz ki kendinize 
ilahi rıza amca birlikler umumi katipliğinden emekli oluvereli 
gecesi gündüzü bu dut ağacının altında geçerdi 

son üç sadrazamı ve cumhuriyetten bu yana bütün başvekilleri 
sırasıyla ezbere bilir bize de saydırırdı çocukluğumuzda 
hala hatırlıyor musun diye sordum 
hatırlıyor muyum hiç unutmamıştım ki 

bilekten bağlı açık sandaletler giyerdi nedense pek derin
nedense pek derin bir iz bıraktı 
bende bu sandaletler bir de 
kol altları genişçe oyulmuş pembe bulüzü 
ilk sigarasını yakışımı hatırlıyorum da 
ne gururlanmıştım yarabbim 
nasıl bakmıştı gözlerime yıllar yılı bu bakışlarla yaşadım 
onlarla uyudum onlarla uyandım şimdi kim bilir 
hangi eller yakıyordur sigarasını 
oysa bu dut ağacının altında 
söz vermiştim söz söz söz hep lafta kaldı dedi rıza amca 

yıkılmadık ev bırakmadılar mahallede evlerle beraber 
bahçeler de yok oldu 
bir şu dut ağacı kaldı onu da kesmeseler bari 
birden gözleri parladı 
sahi sen televizyona filan çıkıyorsun dedi 
tabi ya seni dinlerler bir seferinde 
söyle çık pat pat söyle 
şu dut ağacını kesmesinler de 

aslında dizlerinde derman olsa nafa vekilini bile çıkarırdı 
rıza amca gençler ne güne duruyordu ki 
söz verdim rıza amcaya 
dut ağacını kestirmeyeceğime söz verdim 

dünü bilmeden bugünü yaşamanın bedeli öylesine ağırdı ki 
yarını bugünden kurtarmak için hayatımda 
ikinci kez söz verdim 
birinciyi tutamamıştım ama 
ikinciyi tutacağıma söz vermiştim 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder