Sene 2008, Ramazan ayı. Yer Kocaeli Devlet Hastanesi. Rahmetli dedem son bir ayını yaşıyor hastanede, ben yanında refakatçi. Her şeyine koşmaya çalışıyorum elimden geldiğince. Oğullarından birisi umrede, birisi Almanya'da. Torunları gelemez. Dede torun gün geçiriyoruz hastane koridorlarında.
Gece oluyor, Ağrılarından bir nebze kurtulan dedem uyuklamaya başlıyor, hava soğuk değil, ben de dışarı çıkıyorum bahçeye. Ufak bir fıskiye var, etrafında banklar. Yandaki onkoloji binasının ışıkları yanıyor bir, bir de bizim binada bir kaç ışık. Gece saat üç sanırım. Zaten sahur yapacağım birazdan. Telefonumun markasını modelini hatırlamıyorum şu an, ama müzik çalabildiğine eminim. Açıyorum, ilk çıkan türkü bu, Yâre söyleme. Zara söylüyor, ama ne söylüyor.
Çok kırgındım giden o sevgiliye. Biliyordum benim de suçsuz olmadığımı, ama o kadar büyük kötülükleri ve yalanları hak etmediğimi de biliyordum, nasıl canım yanıyordu öyle. Neyse. Bir gün helalleşiriz belki. Bu türkü de her şeyin üstüne fena geliyor.
Serin bir rüzgar esmeye başlıyor, binanın altındaki çamaşırhanenin havalandırmasından muazzam bir deterjan kokusu yayılıyor etrafa. Ve gürültü. Acaba dedem uyanmış mıdır korkusuyla kalkıp içeri gidiyorum. Uyanır beni göremezse kendi başına yürümeye çalışır, düşer yine Allah muhafaza.
Siz yine de bunları kimseye söylemeyin, kimseye anlatmadım çünkü. Seher yeli sen de söyleme olur mu?
Gece oluyor, Ağrılarından bir nebze kurtulan dedem uyuklamaya başlıyor, hava soğuk değil, ben de dışarı çıkıyorum bahçeye. Ufak bir fıskiye var, etrafında banklar. Yandaki onkoloji binasının ışıkları yanıyor bir, bir de bizim binada bir kaç ışık. Gece saat üç sanırım. Zaten sahur yapacağım birazdan. Telefonumun markasını modelini hatırlamıyorum şu an, ama müzik çalabildiğine eminim. Açıyorum, ilk çıkan türkü bu, Yâre söyleme. Zara söylüyor, ama ne söylüyor.
Çok kırgındım giden o sevgiliye. Biliyordum benim de suçsuz olmadığımı, ama o kadar büyük kötülükleri ve yalanları hak etmediğimi de biliyordum, nasıl canım yanıyordu öyle. Neyse. Bir gün helalleşiriz belki. Bu türkü de her şeyin üstüne fena geliyor.
Serin bir rüzgar esmeye başlıyor, binanın altındaki çamaşırhanenin havalandırmasından muazzam bir deterjan kokusu yayılıyor etrafa. Ve gürültü. Acaba dedem uyanmış mıdır korkusuyla kalkıp içeri gidiyorum. Uyanır beni göremezse kendi başına yürümeye çalışır, düşer yine Allah muhafaza.
Siz yine de bunları kimseye söylemeyin, kimseye anlatmadım çünkü. Seher yeli sen de söyleme olur mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder