29 Kasım 2011 Salı

Her Yerde, Her An..



Ben seni hiç ayırmadan seviyorum
O benim en çok sevdiğim şarkılardan
Sevinçten, acıdan, öfke ve gururdan
Ölüm korkusundan, ekmek parasından
Ayırmadan..
Hiç ama hiç bıkmadan, ayırmadan..


Bil ki seni çocuk gibi seviyorum
Öyle güzel, öyle mutlu ve hesapsız
Ve ben seni çocuk gibi kıskanırım
Öylesine çok, öyle acımasız..


Ben seni her yerde her an seviyorum
Yenildiğim anda, kazandığım anda
Ekmek parasının ardında yollarda
Senin yanında ve senden uzaklarda..


Ben seni hiç ayırmadan seviyorum
O benim en çok sevdiğim şarkılardan
Sevinçten, acıdan, öfke ve gururdan
Ölüm korkusundan, ekmek parasından
Ayırmadan..
Hiç ama hiç bıkmadan, ayırmadan


Bil ki seni çocuk gibi seviyorum
Sever gibi aydınlık yarınları
Bilsen seni nasıl güzel görüyorum
Gördüğüm gibi bütün çocukları..


Ben seni her yerde her an seviyorum
Yenildiğim anda, kazandığım anda
Ekmek parasının ardında yollarda
Senin yanında ve senden uzaklarda..

28 Kasım 2011 Pazartesi

İşte Geldik Gidiyoruz'un Hüznü..

Nerede olursam olayım, duyduğumda kalpte kendisine yer açan bir şarkı. Hem umutlu, hem mahzun, hem aşık, hem yanık..


sevgilim;
yeşil eriğim benim
ben içine hapsolmuş çekirdeğinim senin
hapiste günler ağır geçer diyorlar.
olsun be
ben vazgeçtim hürriyetimden
yeter ki yetim bir çocuk gibi bırakma beni
zira sensiz bu can bi yüktür yüreğime
kaldır öpülesi anlını ve bak bana
gördün mü gülüm
bir tek gözlerim değişmedi yine
bir tek gözlerim !!!

açılır açılır gözleri gülüm
içinde yeşil çam ağaçları
uyanışların en tazeleri
odamızdan geçer gülüm seninle 

feriğim fidanım feryadım
hey benim zizil parmağım memleket gözlüm

geceler hep peşimden koşar
göğsüme takıp yönümü buldum
kalp verdin onur verdin 
yetmez mi deli fişeğim 

feriğim fidanım feryadım
hey benim zizil parmağım memleket gözlüm

benim en büyük kudretim
senin sahiden şehrimde olduğunu bilmek
hatta şuan ıslak şehrimde geceliğin ile balkondasın
bende dokunmaya çalışıorum ince parmaklı ellerinle 
kaldır öpülesi anlını ve bak bana
yoroz değil kararan 
yüzümde ışığından ayrılmanın kederi
biraz da işte geldik gidiyoruzun hüznü var
ama gördün mü gülüm 
bir tek gözlerim değişmedi yine
bir tek gözlerim.


24 Kasım 2011 Perşembe

Oysa Senin Ateşin Benim..


oraya gitme demedim mi sana?
seni yalnız ben tanırım demedim mi?
demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi benim?


bir gün kızsan bana, alsan başını yüzbin yıllık yere gitsen
dönüp kavuşacağın yer benim demedim mi?


demedim mi şu görünene razı olma
demedim mi sana yaraşır otağ kuran benim asıl.
onu süsleyen bezeyen benim demedim mi?


ben bir denizim demedim mi sana.
sen bir balıksın demedim mi,
demedim mi o kuru yerlere gitme sakın.
senin duru denizin benim demedim mi?


kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
demedim mi senin uçmanı sağlayan benim,
senin kolun kanadın benim, demedim mi?


demedim mi yolunu vururlar senin,
demedim mi tövbeni bozarlar senin.


oysa senin ateşin benim, sıcaklığın benim demedim mi?
onu süsleyen bezeyen benim demedim mi?


ben bir denizim demedim mi sana.
sen bir balıksın demedim mi,
demedim mi o kuru yerlere gitme sakın.
senin duru denizin benim demedim mi?


kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
demedim mi senin uçmanı sağlayan benim,
denin kolun kanadın benim, demedim mi?


demedim mi yolunu vururlar senin,
demedim mi tövbeni bozarlar senin.


oysa senin ateşin benim, sıcaklığın benim demedim mi?



Nazlı Yâre Küstüğümü Söyleme..

Sene 2008, Ramazan ayı. Yer Kocaeli Devlet Hastanesi. Rahmetli dedem son bir ayını yaşıyor hastanede, ben yanında refakatçi. Her şeyine koşmaya çalışıyorum elimden geldiğince. Oğullarından birisi umrede, birisi Almanya'da. Torunları gelemez. Dede torun gün geçiriyoruz hastane koridorlarında.

Gece oluyor, Ağrılarından bir nebze kurtulan dedem uyuklamaya başlıyor, hava soğuk değil, ben de dışarı çıkıyorum bahçeye. Ufak bir fıskiye var, etrafında banklar. Yandaki onkoloji binasının ışıkları yanıyor bir, bir de bizim binada bir kaç ışık. Gece saat üç sanırım. Zaten sahur yapacağım birazdan. Telefonumun markasını modelini hatırlamıyorum şu an, ama müzik çalabildiğine eminim. Açıyorum, ilk çıkan türkü bu, Yâre söyleme. Zara söylüyor, ama ne söylüyor.

Çok kırgındım giden o sevgiliye. Biliyordum benim de suçsuz olmadığımı, ama o kadar büyük kötülükleri ve yalanları hak etmediğimi de biliyordum, nasıl canım yanıyordu öyle. Neyse. Bir gün helalleşiriz belki. Bu türkü de her şeyin üstüne fena geliyor.

Serin bir rüzgar esmeye başlıyor, binanın altındaki çamaşırhanenin havalandırmasından muazzam bir deterjan kokusu yayılıyor etrafa. Ve gürültü. Acaba dedem uyanmış mıdır korkusuyla kalkıp içeri gidiyorum. Uyanır beni göremezse kendi başına yürümeye çalışır, düşer yine Allah muhafaza.

Siz yine de bunları kimseye söylemeyin, kimseye anlatmadım çünkü. Seher yeli sen de söyleme olur mu?

23 Kasım 2011 Çarşamba

''lanet olsun fayansa, pencerenin kenarına dizilmiş cif'e, pril'e''

Bir Umut Sarıkaya başyapıtı, gelecekte evleneceği(m) kadın üzerine muhteşem bir çalışma.


Yakın Gelecek 

Önünde sonunda evleneceğim. Evleneceğim kadın ne yapıyordur acaba şimdi? Eminim mal gibi geziyordur kerizim. Yüzde yüz çok yakışıklı,atletik vucutlu bir koca düşlüyordur. Seçkin davetlilerin katıldığı bir düğünde,dünyaevine gireceği gün için nasılda sabırsızlanıyordur. En yakın ve çok çirkin arkadaşı, yapılmış saçları ile bir o yana bir bu yana koşşun, davetlilerle ilgilensin, gecenin sonundada beraber ağlasınlar diye nasıl da hayaller kuruyordur. Kırmızı cübbe içindeki şehrimizin belediye başkanı kel ve sarışın Kadir Topbaş'ın sorusuna ''evet'' demeden önce espri mahiyetinde yapacağı duraksamayı, duraksama ile seçkin davetlilerin gülüşmelerini düşledikçe eminim zevkten ayaklarını birbirine sürtüyordur.


 Evlenir evlenmez, yurt dışında yada yada hiç olmadı güneyde iyi bir otelde geçirilecek bir balayı düşlüyordur. Gündüz olimpik havuz ve aqua park, gece ise animasyonlar ve disko. Diskoda bir keten gömlek, gömleğin altında yine keten bir pantolon ,pantolon ve gömleğin içinde kıvrak figürler sergileyen bir prens, prensin karşısında ise kendisini görüyordur eminim. Tropik içkilerini yudumlayarak ''iyi ki evlendik aşkım,iyi ki evlendik bebişim'' dercesine tüm gözlerin üzerlerinde olacağı o büyük günü düşlüyordur eminim. ''sakın ha bu gittikce çoşan dansımın sebebi, gece bize ayrılan süitteki yatakta göreceğim o şahane küskü, dünya yakışıklısı kocamın küsküsü olmasın?'' diye kendi kendine sorupta nasılda kızarıyordur yanakları. 

İşte benim keriz karıcığım şu anda ve genel olarak bunları düşünüyordur eminim. Her kız ister bunu. Gazete üstüne doğradığım portakal kabuklarını adetim olduğu üzere bir daha küp küp doğradım. İzmariti kabukta söndürüp, gazeteyi buruşturup mutfağa gittim, çöp kutusuna attım. Kimbilir ankastre mutfağı ne kadarda çok özlüyordur müstakbel karıcığım? Belki de hayalindeki kocadan daha çok özlüyordur. ''lanet olsun fayansa, pencerenin kenarına dizilmiş cif'e,pril'e'' diye usul usul kendisine bile duyurmadan haykırıyordur. Tezgahın altındaki perdeyi sıyırınca karşısına çıkan mavi tüpü görmesi gerektiği kadar görmüştür zaten hayatı boyunca, bir daha görmemeliyim diyordur. Salsa sosu hazırlayım derken mutfağı tam anlamıyla savaş alanına çeviren ''koca bebek'' kocasını mutfağından kovmak ardındanda buharda sebze pişirmek istiyordur eminim. Salondaki masaya muşamba serip birde onu yemek sonrası ıslak skoçbryat'la sildiği yetmezmiydi artık? Tahta üzerinde peynir çeşitleri ve sebzeler eşliğinde akşamları bir kadeh şarap içip eşiyle sohbet etmek istiyordur. Çok şeymi istiyordur. 

Tuvaletten hamilelik testiyle çıkıp, bir şey söylemeden testi göstermek,kocasının ''zanım karızımm'' diyerek ona sarılmasını, evliliklerini taçlandıran o kutlu günün gelmesini ve karşısındaki o tanrısal anlayışı görmeyi ne çok istiyordur kimbilir? Kocasının ''bu sozuku baa bağışladığın için zok teşekkür ederim'' demesini hiç istemiyordur di mi benim sevgili karıcığım? Evliliğin içine dili dil yapan şive, ağız ve lehçenin bir gün bile, çok sevindirici bir haberi verse bile girmesini hiç istemiyordur di mi benim müstakbel karıcığım? Hamilelik süresince kocasının gereksiz telaş etmesini, doğum için hastaneye giderken yanında ağzını anucuk gibi büzerek ''huh huh hadi bebeğim telaş etmebenle beraber nefes ver huh,huh'' demesini, bilhassa o telaşla evde kamerayı unutup, hızla alıp gelmesini ve bütün doğum süresince kayıtta olmasını ne çok istiyordur. Kendi ailesinin de, benim ailemin de esmer olduğunu bile bile kumral, hiç olmadı buğday tenli bir bebek doğurmak istiyordur. Ona ''kafkasya'da bir çiçek ismi, batan güneşin sudaki aksi, yağmur yağmadan önceki havadaki zerre'' gibi manalara gelen,sahip olanı anında zengin gösteren bir isim koymayı ne de çok istiyordur. 

İstiyor ha istiyordur canım karıcığım. Düşlüyor durmadan düşlüyordur. ''biz yaşamadık çocuklarımız yaşasın'' demek istemiyordur. Hem biz hem çocuklarımıoz yaşasın istiyordur.Akrabaların (kuzen kontenjanı hariç) mümkünse hiç, ailelerin ise mesafeli bir şekilde dair olduğu evliliği ne de çok istiyordur. İlk günkü gibi her daim kibar, temiz, anlayışlı bir kocayla, insanlığa nasıl aile olduğu göztermeyi çok istiyordur. Pedagojik kitaplarla, klasik müzikle çocuğunu büyütmek, ''siz bu gidişle çocuğu şorolo yapacaksınız, semtin gülü olacak bu çocuk bak, demedi demeyin'' diyen dayımın susmasını ne de çok istiyordur canım karıcığım. Benim bütün hafta sonları garajda kendime ait alet çantasıyla deli s.kmiş gibi bişeyleri tamir etmeye çalışmamı da eminim çok istiyordur. 

Bütün bunları düşleye düşleye ve isteye isteye nasılda süslenip şimdiki hiç evlenmeyi düşünmediği sevgilisine gidiyordur canım karıcığım. Vaktinin gittikçe daraldığını, artık vücudunun yavaş yavaş bozulmaya başladığını nasıl da hissediyordur, yakın gelecekte hemen evlenmesi gerektiğini nasılda kendi kendine söylüyordur. 

BuGün yapacak bir işim yoktu. Oturdum bütün bunları, benim gelecekte evleneceğim biricik karıcığımın şimdi ne yaptığını, neler düşünebileceğini düşünüp durdum. Karnım acıktı, masaya gazete serip üstünde ekmek arası peynir yedim. Ekmeği yerken gözüm gazetedeki bir habere takıldı.haber; ''bilim adamları, dünyanın kendi ekseni etrafındaki dönüşünün yavaşlamasıyla günlarin artık 24 saati aştığını ve bunun yakın gelecekte 25 saate çıkacağını açıkladılar'' şeklindeydi. Ağzımdaki lokmayı güç bela yutarken ''hah'' dedim. ''iyice yiycez yani y.rrağı'' dedim...

Umudu Yenilemek Gerektiğinde..




if i told you a secret
you won't tell a soul
will you hold it and keep it alive
cause it's burning a hole
and i can't get to sleep
and i can't live alone in this lie


so look up
take it away
don't look da-da-da- down the mountain


if the world isn't turning
your heart won't return
anyone, anything, anyhow


so take me don't leave me
take me don't leave me
baby, love will come through it's just waiting for you


well i stand at the crossroads
of highroads and lowroads
and i got a feeling it's right


if it's real what i'm feeling
there's no makebelieving
the sound of the wings of the flight of a dove


take it away
don't look da-da-da down the mountain
if the world isn't turning
your heart won't return anyone anything anyhow...


so take me don't leave me
take me don't leave me
baby, love will come through it's just waiting for you


so look up
take it away
don't look da-da-da- down


if the world isn't turning
your heart won't return anyone anything anyhow...


so take me don't leave me
take me don't leave me
baby, love will come through it's just waiting for you


love will come through
love will come through
love will come through

22 Kasım 2011 Salı

Üç Kelebeği Tek Canda Yitirmek..

"Mutluluktan perişan" ruhlar dans ediyor..




Hepimiz mum ateşi önündeki üç kelebek gibiyiz
Âşıklar cihanında bir efsaneyiz her birimiz
İlki ateşe yaklaşmış ve demiş: ben aşkı biliyorum, aşkı anlıyorum
İkincisi ateşin yakınında yavaşça kanat çırpmış ve demiş: aşkın ateşini biliyorum!
Üçüncüsü kendini ateşin ta ortasına atmış
Evet, evet, budur işte gerçek aşkın anlamı!
Ey güneş gel çünkü
Onun emriyle bütün evren raks ediyor
Mutluluktan perişan ruhlar raks ediyor
Kulağına nerede raks ettiklerini söyleyeceğim
Havada ve çöldeki tüm zerreler
İyi bilin, onlar sanki bizim gibi deli divaneler
Her bir zerre ister mutlu ister mahzun
Nedenini sormadan güneş divanesi olmuşlar
FA/TR:
Comlegi der hokm-e se pervane-im
Der cehan-e aşegan efsane-im
Evveli hod ra be şem’ nezdik kerd
Goft hay men yaftem me’na-ye eşg
Dovvomi nezdik-e şo’le bal zed
Goft hay men suhtem der suz-e eşg
Sevvomi hod dahel-e ateş fekend
Ari ari in boved mena’ye eşg
Ey ruz ber-a ke zerre-ha regs konend
An kes ke ez-u çerh-o heva regs konend
Canha ze hoş-i bi ser-o pa regs konend
Der guş-e to guyem ke koca regs konend
Her zerre ke der heva ve der hamun est
Niku neger-eş ke hemço ma meftun est
Her zerre eğer hoş est eğer mehzun est
Sergeşte-ye horşid-e hoş-e biç un est

19 Kasım 2011 Cumartesi

Gonca Gül Açılır..

Yozgat'tan bir Turabi türküsü.. Dertlilerin ömrü zar ile geçer..




mihrican mı deydi gülün mü soldu
gel ağlama garip bülbül ağlama
felek baştan başa kimi güldürdü
gel ağlama garip bülbül ağlama


şakı benim şeyda bülbülüm şakı
bu dünya kimseye kalır mı baki
sana da mı deydi feleğin oku
gel ağlama garip bülbül ağlama


gonca gül açılır har ile geçer
dertlilerin ömrü zar ile geçer
turabi biçare serinden geçer
gel ağlama garip bülbül ağlama

11 Kasım 2011 Cuma

Ah Min'el Aşk!

"Kanıma girdi o gün!"

10 Kasım 2011 Perşembe

İçimde Mektuplar Yanık..

Gökhan Özen sanırım hayatı boyunca bundan daha güzel bir şarkı söylemeyecek. Ben de bundan başka bir şarkısını dinlemeyeceğim. 





seni özledim
gittiğim her yerde özlemin var. 
inanmıyor kalbim sözlerime sensiz...
seni özledim, sensiz her şey değersiz

unuttuğum büyük yalan,
gururumdan arta kalan, 
sensiz düşman geçen zaman,
seni özledim...

o kader ki meşhur sanık,
omzunda melekler tanık,
içimde mektuplar yanık,
seni özledim...

gittiğin günden beri hergün ikiz sanki, 
rakamlar düşüyor takvimlerden, üzerime üzerime,
bıraktığın yerde gel de bul beni...
bana bir gel desen o yolları hiç geçilmemiş sayarım,
hafızamı kurban eder aslalardan cayarım,
bir gel desen sana orucumu bozar sensizliğe doyarım,
bana bir gel desen...
seni özledim..

unuttuğum büyük yalan
gururumdan arta kalan 
sensiz düşman geçen zaman
seni özledim
o kader ki meşhur sanık
omzunda melekler tanık
içimde mektuplar yanık
seni özledim

1 Kasım 2011 Salı

This Will Make You Love Again..


iamx şarkısı, böyle şarkıları keşfetmeyi seviyorum.



when the joys of living just leave you cold
frozen from the failing mess you made your own
and if you want an ending to your screenplay life
well here's the consolation that will change your
heart and mind


all the glitz messiah's just pass the time
a cure for no real sickness, cross your hopes and die
your supermarket jesus comes with smiles and lies
where justice he delays is always justice he denies


this will make you love again


and now you save
love again
to feel the rays
love again
the sweet delays
love again
and shoot the breeze
love again


early thursday mornings
wipe away the flies
the crossfire fight for action
right between your thighs
every touch is sacred
when they leave the room
if i have to switch the lights off
i wanna switch them off with you
this will make you love again


and now you save
love again
to feel the rays
love again
the sweet delays
love again
and shoot the breeze
love again


early thursday mornings
wipe away the flies
the crossfire fight for action
in between your thighs
every touch is sacred
when they leave the room
if i have to switch the lights off
i wanna switch them off with you