Yüzlerce insan. Oturma mesafesi insani olmayan koltuklarıyla bir kutuyu andıran uçakta. Bir çoğu ilk kez biniyor uçağa belli. telaşlı insanlar. Tek bir amaca yönelmiş bu kadar insan. Tek bir kıvılcım bekliyorlar sanki, tevbe için. İstisnasız her cins insan var. zengin müslümanı, köyünden gelen insanı, yılların birikimini o toprakları görmek için harcayanı her cinsi var.
Daha o topraklara gitmeden bu birliktelik hali sarıyor sizi öncelikle, hatta sarsıyor. Kader birliği etmişsiniz daha önce hiç tanımadığınız bilmediğiniz insanlarla. Uçak Medine'ye doğru ilerledikçe olayın gerçekliği yavaş yavaş insanı şaşırtıyor. Evet gerçek! Az sonra peygamberin şehrinde olacaksın, az sonra onun ve arkadaşlarının ayak bastığı topraklarda olacaksın. Bu gerçek korkuyla titretiyor insanı. Ben gerçekten oraya layık mıyım düşüncesi var akılda. Ama umut da var! Oraya kabul etmiş senin Allah resulu, işte bu uçaktasın ve gidiyorsun. Seni çağırmış onca günahına rağmen. Birden tarifi imkansız bir huzura ve mutluluğa kavuşuyorsun.
Uçak iniyor medine'ye. Sıcak, ilginç bir sıcak. Nefes alamıyorsun ilk anda. Gece saat 11 ve sen nefes alamıyorsun sıcaktan. Pasaport kontrolü, sakallı polis seni görüp "gentleman" diyor senin sakalları gösterip, "sünnet ya hacı sünnet" diyor. Sakal bırakmak sünnettir neden yok sende diyor. Etraftaki hacı amcalarla gülüyoruz uzun süre. Peygamber şehri sıcak karşılıyor bizi. O şehir en kıymetli misafirini de böyle sıcak karşılamamış mıydı?
Otel umduğumdan çok daha iyi, Sabah namazına kadar uyumaya çalışıyorum. Mescid-i nebevi otelin yanında, ama yorgunluktan olsa gerek biraz geç kalkıyorum. koşturarak mescide gidiyorum namaza yetişmek için, imam namaza başlıyor ben bahçesine adım attığımda. Mermerlerin üstünde saf tutmuş insanların yanında saf tutuyorum ben de. Bunca günahkar Ahmet ilk namazını Ravza'da kılacak değildi ya. Her secde ettiğimde gözlerim doluyor, mermerin soğuk ve tozlu yüzüne aşkla sarılıyorum. O resul'e beni mescid'in dışındaki tozlu mermerde olsun kabul ettiği için nasıl minnettarım.
Mescid-i Nebevi muhteşem bir yapı. Cami islam kültüründe ne demek orada anlıyorsunuz. Dışarısında mermer döşeli, ve gerektiğinde üstü çadırlarla kapanan çok geniş bir alan var. yaşan alanı. Dileyen uyuyor, dileyen yemek yiyor, dileyen oturup sohbet ediyor. Adım başı zemzem. Mescid'in içi çok daha güzel. Her sütun dibinde Zemzem ve kuran'lar. Her sütun'dan havalandırma vasıtasıyla üflenen serin hava. Caminin içi huzur makamı. her noktasında ayrı bir huzur var. Öğle namazını Ravza'nın az arkasında kılıyorum. Ancak bu kadar yaklaşma cesaretim var oraya. Utangacım, Utanıyorum. İçimdeki sıkıntıları bir bir açığa çıkarıp gözyaşlarında yıkıyorum. Dua ediyorum. Dua etmekten bile utanırdım, şimdi dua ediyorum. Orada mağfireti hissediyorsunuz, orada rahmeti hissediyorsunuz. Üstünüze yağıyor sanki rahmet. siz tevbe ettikçe günahlarınız gerçekten uçup gidiyor sanki. Siz o pişmanlığı hissettikçe sanki mübarek bir el sizden çekip alıyor günahlarınızı.
İkindi'den sonra girebilme cesareti buldum Ravza'ya. Adım atacak yer yok. En ufak bir boşlukta dahi namaz kılmaya çalışıyor insanlar. Benim niyetim Resul'ün mezarını ziyaret etmek. Uzun çabalardan sonra Ravza'dan çıkıp Cibril Kapısı yoluna giriyorum. Ve başım dönüyor. başım dönüyor. Bakın, arada hiç bir engel yok, sadece iki farklı renkli halı var bir birini ayıran ravza ile kabrin önündeki o yolu. ravza'dan çıkıp o yola girdiğim an, hayatımda daha önce duymadığım bir koku duyuyorum. Cennet kokusu mudur? Bir an insanların sıkmış olacağını düşünüyorum ama 30 santim geride olmayan koku 30 santim sonra nasıl olur bu kadar yoğun. Gözyaşları ile yaklaşıyorum yavaş yavaş kabre. Bakamıyorum bazen utancımdan, ama o resul çağırmış beni, ben onun misafiriyim, aklım başımdan uçmuş vaziyette çıkıyorum cibril kapısından. o mübarek kapı ki, cebrail oradan gelir ve vahiy getirirdi.
Camilerimizde levha olarak dört halifenin isimleri vardır bilirsiniz. Peygamber'in eski mescdinin girişinde de var o isimler. Muhammed (s.a.v) yazıyor, o işte beş metre ötede yatıyor. Hz Ebubekir hemen yanında, Hz Ömer hemen yanında. Hz Ali o kutlu insan, belki o da şurada namaz kıldı, belki şu benim oturduğum yerde durup insanlara emir verdi. Hz Osman, zinnureyn, belki burada mihrabın tekrar üst basamağına çıktı. İşte din burada. Resimlerde, kitaplarda bunları anlatmıyorlar, göstermiyorlar.
Kalbim Medine'de kaldı. Ravza'nın yeşil halılarında. Medine aşk şehri, Mekke ibadet ve çile. Ruhumu medine'de bıraktım. Belki Ravza'nın önündeki 111 nolu ayakkabılıkta. Ben bir daha dönene kadar beni bekler mi? Bu günahkarı tekrar yanına kabul eder mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder